بَاب إِذَا
شَكَّ فِي
الثِّنْتَيْنِ
وَالثَّلَاثِ
مَنْ قَالَ
يُلْقِي
الشَّكَّ
190-191. "İki
Rekat Mı Yoksa Üç Rekat Mi Kıldığında Tereddüt Eden Kimse Şüphe Ettiğini
Atar" Diyenler(in Delilleri)
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُّ
بْنُ
الْعَلَاءِ
حَدَّثَنَا
أَبُو
خَالِدٍ عَنْ
ابْنِ
عَجْلَانَ
عَنْ زَيْدِ
بْنِ
أَسْلَمَ
عَنْ عَطَاءِ بْنِ
يَسَارٍ عَنْ
أَبِي
سَعِيدٍ
الْخُدْرِيِّ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِذَا شَكَّ
أَحَدُكُمْ
فِي صَلَاتِهِ
فَلْيُلْقِ
الشَّكَّ
وَلْيَبْنِ
عَلَى
الْيَقِينِ
فَإِذَا
اسْتَيْقَنَ
التَّمَامَ
سَجَدَ
سَجْدَتَيْنِ
فَإِنْ كَانَتْ
صَلَاتُهُ
تَامَّةً
كَانَتْ
الرَّكْعَةُ
نَافِلَةً
وَالسَّجْدَتَانِ
وَإِنْ
كَانَتْ
نَاقِصَةً
كَانَتْ
الرَّكْعَةُ تَمَامًا
لِصَلَاتِهِ
وَكَانَتْ
السَّجْدَتَانِ
مُرْغِمَتَيْ
الشَّيْطَانِ
قَالَ أَبُو
دَاوُد
رَوَاهُ هِشَامُ
بْنُ سَعْدٍ
وَمُحَمَّدُ
بْنُ مُطَرِّفٍ
عَنْ زَيْدٍ
عَنْ عَطَاءِ
بْنِ يَسَارٍ
عَنْ أَبِي
سَعِيدٍ
الْخُدْرِيِّ
عَنْ النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَحَدِيثُ أَبِي
خَالِدٍ
أَشْبَعُ
Ebû Sa'îd el-Hudrî
(r.a.)'den: demiştir ki: Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sizden bîri namazında
(kaç rekat kıldığında) şüpheye düşerse, şüphe edileni atsın (kılınmamış kabul
etsin) ve namazını kesin bildiğine (az olana) göre tamamlasın. Namaz'ın tamam
olduğuna kesin kanaati hasıl olunca da iki defa secde yapsın. Eğer
(şüphelendiği ile birlikte) namazı tamam idiyse, (ilâve ettiği) rekat ve
secdeler nafile olur.
Namazı noksan idiyse,
(ilâve) rekat namazını tamamlayıcı, secdeler de şeytanı rezil edici
olur..."
Müslim, mesâcid; Nesâî,
sehv; İbn Mâce, ikâme; Dârimî, salât; Ahmed b. Uanbel, Ilı, 72, 83, 87;
Muvatta', nida; Hâkim el-Müstedrek, I, 322, Darekutnî, Sünen, I, 372; Beyhakî,
es-Sünenu'l-kübrâ, II, 351.
Ebû Dâvûd dedi ki: Bu
hadisi Hişam b. Sa'd ve Muhammed b. Mutarrıf, Zeyd'den; Zeyd, Ata b. Yesar'dan;
o da Ebu Said el-Hudri vasıtasıyle Nebi s.a.v.'den rivayet etmişlerdir. Ancak
Ebu Halid'in (yukarıda metni verilen) rivayeti daha mükemmeldir."
İzah:
Hadisin zahiri, namazda
bir rekatı kılıp kılmadığında şüphe eden kimsenin bu rekatı kılmamış kabul
etmesini ve namazının geri kalan kısmını, kıldığım kesin olarak bildiği rekat
üzere bina etmesini gerekli kılmaktadır. Buna göre meselâ, üç rekat mı, yoksa
dört rekat mı kıldığında tereddüt eden bir kimse, kendisini üç rekat kılmış
kabul edecek ve namazına bir rekat daha ilâve edip sonunda sehv secdesi
yapacaktır. Bu rivayette şüphenin ilk defa ya da sık sık olması ve kanaatinin
bir tarafa daha çok meyledip etmemesi konularında tafsilat yoktur.
Şâfillerin görüşü bu
hadisin zahirinden anlaşıldığı şekildedir. Şüphe ister ilk defa başa gelsin,
isterse sık sık tekrarlansın, şüpheye düşen kimsenin zannı ister bir tarafa
meyletsin, isterse etmesin, netice değişmez. Namaz az kılınmış kabul edilir ve
üzerine rek'at ilâve edilir. İmam Nevevî, Ebû Bekir, Hz. Ömer, îbn Mes'ûd, İbn
Ömer, Said b. el-Müseyyeb, Atâ, Şureyh, Rabîa ve Mâlik'in de bu görüşte
olduklarını söyler.
Mâli kil ere göre bir
kimse günde bir defa da olsa her gün kıldığı rekat adedinde şüphe ederse,
hatırındaki fazla adede itibar eder, namazın kalanını ona göre tamamlar ve
sonunda sehv secdesi yapar. Böyle her gün tereddüde düşmüyorsa, daha az olan
adede itibar etmelidir. Aksi halde namazı bâtıl olur.
Hanefîlere göre, rekat adedinde
şüphe eden kimseye bu hal ilk defa arız olmuşsa, namazını iade eder. Evzaî,
Şa'bî, İbn Abbâs, İbn Ömer ve İbn Amr'-ın da bu görüşte oldukları rivayet
edilmektedir. Bunlar, Taberânî'nin el-Mü'cemu'l-Kebîr'de Ubâde b. Sâmit*ten
rivayet ettiği şu hadise dayanırlar:
''Namazın kaç rekat
kıldığını hatırlayamayan bir kimsenin ne yapacağı, Resûlullah (s.a.v.)'a
soruldu. Hz. Nebi: "Namazım iade etsin, (sonunda da) oturarak iki defa
secde yapsın" buyurdu.
Yine Taberânî'nin
Meymûne bint Sa'd'den rivayet ettiği ve aynı mânâyı ifade eden hadis de bu
görüşün delillerindendir.
Bir kimseye namazdaki
şüphe ilk defa değil de fazlaca arız olursa, kendi kendine araştırır. Kanaati
ne tarafa meylederse, ona göre hareket edip namazını tamamlar. Namazı iadeye
lüzum yoktur. Ancak sonunda sehv secdesi yapar. Bu görüş Hz. Nebidin şu
hadisine dayanır: "Her kim namazında şüphe ederse doğrusunu
araştırsın."
Kanaati bir tarafa
yönelmezse, meselâ sabah namazını bir rekat mı yoksa iki rekat mı kıldığında
şüphe eder de bir tarafı tercih edemezse, şüphesindeki az tarafa itibar eder.
Misalimize göre, namazı bir rekat kılmış kabul eder. Ancak tereddüt ettiği
rekatın sonunda oturup, et-tehiyyâtü'yü okur, sonra kalkar ve bir rekat daha
kılıp sonunda sehv secdesi yapar. Hz. Peygamberden rivayet edilen şu hadis
buna delâlet etmektedir: "Sizden biri namazında tereddüt eder de kaç
rek'at (üç mü, yoksa dört mü) kıldığını bilemezse, namazını azı üzerine bina
etsin."
Dört rek'atli bir
namaza başlayan bir kimse kıldığı rekatin bir mi, yoksa iki mi olduğunda şüphe
edip de bir tarafa karar veremezse kendisini bir rek'at kılmış kabul eder ve
namazını buna göre tamamlar. Ancak iki rekat kılmış olma ihtimalini de göz
önüne alarak bu tereddüt ettiği rekatten itibaren her rekatin sonunda oturur.
Namazı bitirirken de sehv secdesi yapar.
tki rek'atli bir
namazda iki rek'at mi yoksa üç rek'at mı; dört rek'atli bir namazda da dört
rek'at mı yoksa beş rek'at mı kıldığında şüphe eden kimse oturur, tahiyyât okur
selâm vermeden kalkıp bir rek'at daha kılar ve sonunda sehv secdesi yapar.
Sonraki rek'ati ilâveye sebeb iki rekatli namaz üç, dört rek'atli olan da beş
rek'at olmuşsa fazlalığın nafile olması içindir. Çünkü Hanefîlere göre tek
rek'atli nafile olmaz.
Yukarıya aktardığımız
rivayet ve görüşlerden anlaşılıyor ki âlimler teharri (araştırma) ve kesin
olarak bilinen rekat üzerine bina konularında ihtilâf etmişlerdir. Hanefîler
bunları ayrı ayrı şeyler kabul ederken, Şafiî, Dâvûd ve İbn Hazm bunların aynı
şey olduğunu söylemişlerdir. Nevevî bunun cumhurun görüşü olduğunu nakleder.
Ebû Hatim ve İbn Hibbân, Hanefîlerin görüşündedirler.
Şevkânî, bu mevzuda
biribirine zıt gibi görünen hadisler arasında aslında ihtilâf olmadığını,
ihtilâf gibi görünen noktaların değerlendirme hatası olduğunu söyler. Şevkânî'nin
sözlerinin özeti şudur:
"Bana göre az
rekat üzerine binayı, kesin bilinen üzerine binayı ve doğruyu araştırmayı
ifâde eden hadisler arasında zıtlık yoktur. Çünkü teharri (araştırma) lügatta,
doğruya en yakın olanını istemektir. Resûlullah da bunu emretmiştir. Bir kimse
araştırma ile tereddütten kurtulabilirse ne âla. Bu da ancak bir görüşün
kesinlik kazanması ile mümkündür. Ama araştırma ile şekden kurtulamazsa, o
zaman tereddüdünün az tarafına itibar edip namazı onun üzerine bina eder. Öyleyse
bu konudaki hadisler biri birine zıt değil, birbirlerinin
tamamlayıcısıdır."
Açıklamakta olduğumuz
hadis, şu yönlerden Hanefî mezhebindeki bazı görüşlerin aleyhine delil gibi
görünmektedir:
1. Bu hadiste Hz. Nebi
kıldığı rek'at adedinde şüphe eden kimsenin aza itibar edeceğini bildirmiş ve
herhangi bir suretle kayıtlamamıştır. İlk bakışta bu, Hanefîlerin görüşüne
aykırı görünüyorsa da, Hanefîler bu hadisi namazda şüphe edip de bir tarafa
meyledememe hâline hamletmişlerdir.
2. Hz. Nebi hadis-i
şerifin devamında "namazı lamam idiyse, kıldığı rek'at ve secdeler nafile
olur" buyurmaktadır. Bu ifâdeden kılınan bir rek'atten sonra yapılan
secdelerin o rekati çiftleyeceği ve bu şekildeki nafilenin sahih olacağı
anlaşılmaktadır. Hattâbî, "Bu hadiste dördüncü rek'atte oturduktan sonra
beş rekat kılan bir kimsenin altıncı bir rekat ilâve etmesinin lüzumu
görüşünde olanların mezheplerinin yanlışlığına delâlet vardır. Çünkü Hz. Nebi,
bu tek rekatı nafile saymış ve üzerine bir ilâve yapılmasını emretmemiştir"
der. Hanefîler ise, "bu hadiste işaret edilen ilâve, eksiği tamamlamak
içindir. Dolayısıyla sonradan kılınan fazladan bir rekat olduğuna delâlet
etmez. Öyleyse bu hadis kılınan rek'atin beşinci rekat olduğu bilindiği
takdirde altıncı rekatın kılınamayacağına delâlet etmez" derler.
Hz. Nebi namazın ilâve
edilen rekatla tamamlanmış olması hâlinde yapılan secdelerin şeytanı kızdırıp
rezil edeceğini beyân etmiştir. Aslında bu terkibin tam karşılığı,
"şeytanın burnunu yere sürtücü olur*' şeklindedir. Şeytan namaz kılanın
zihnini meşgul edip onun yanılmasını, dolayısıyla namazının fasit olmasını
ister. Kılınan namaz tam olunca, şeytanın emeği boşa gitmiş, burnu sürtülmüş ve
rezil olmuş olur.
Ebû Davud'un, hadisin
sonundaki taliki kitabına almaktaki maksadı, bu hadisin birçok senedle
geldiğine işaret etmektir. Ancak bunlar içinde en açık ve mufassalı, üzerinde
durduğumuz Ebû Hâlid'in rivayetidir.